EN - English
Siz Hala Tatil Planınızı Yapmadınız mı? Sizler için hazırladığımız Yurtiçi ve Yurtdışı tatil otellerimizden rezervasyon yaptırmak için acele edin erken rezervasyon imkânlarından faydalanın. Gezenti Turizm
Avrupa’nın kalbinde, Akdeniz’in iki zarif incisi İtalya ve Güney Fransa, tarih, sanat, doğa ve stil tutkunlarını büyülemeye devam ediyor. Bu rotalar yalnızca kültür gezisi değil; aynı zamanda bir yaşam tarzının izlerini taşıyor. Özellikle İzmir kalkışlı ve Manisa kalkışlı Avrupa turları ile planlanan İtalya Güney Fransa turu, 2025 sezonunda unutulmaz anılar biriktirmek isteyenler için kaçırılmayacak bir fırsat sunuyor.
Gezenti Turizm’in organize ettiği İtalya Güney Fransa 5 Ülke Turu, sadece iki ülkeyi değil; Slovenya, İsviçre, Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan gibi ülkeleri de kapsayan geniş bir Avrupa deneyimi yaşatıyor.
İtalya turu, Avrupa'nın sanat ve tarih merkezlerinden geçerken, Fransa turu, stilin, denizin ve mimarinin zarif birleşimini sunar. Her iki rota da sizi Akdeniz’in ruhuna yaklaştırır.
İtalya'da Roma, Floransa, Venedik, Milano, Verona, Pisa gibi şehirlerde geçmişin izleriyle iç içe yürürken, Fransa’da Nice, Cannes, Marsilya ve Monaco gibi duraklarda sahil kültürünü soluyabilirsiniz. Ayrıca Como Gölü gibi nefes kesen doğal güzellikler de turun önemli parçalarından biridir.
Bu eşsiz yolculuk için 2025 yılı, hem iklim hem kalabalık açısından ideal bir dönemdir. Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında doğa daha canlı, şehirler daha keyifli bir atmosfer sunar.
İtalya ve Güney Fransa turu ne zaman yapılmalı? diye soranlar için cevap açık: Nisan, Mayıs, Eylül ve Ekim ayları bu güzergah için en uygun zamanlardır.
Gezenti Turizm’in sunduğu erken rezervasyon imkanları ile bu tarihlerde en uygun fiyatlara tur planlamak mümkündür.
Tarihin her köşede nefes aldığı Roma, İtalya’nın başkenti ve antik dünyanın merkezi olarak bilinir. Kolezyum, 2000 yıllık geçmişiyle gladyatör dövüşlerinin yapıldığı dev bir amfi tiyatrodur. Vatikan, dünyanın en küçük devleti olmasına rağmen ruhani etkisi en büyük olanıdır. Sistine Şapeli’nde Michelangelo’nun “Adem’in Yaratılışı” freski, sanatı yerinde görmek isteyenler için başyapıttır. Aşk Çeşmesi (Fontana di Trevi)’ne bozuk para atmak, “bir gün Roma’ya yeniden dönmek” anlamına gelen geleneksel bir dilektir.
Rönesans’ın doğum yeri olan Floransa, sanatseverler için bir açık hava müzesidir. Duomo Katedrali, pembe-beyaz mermerlerle kaplı cephesi ve devasa kubbesiyle şehrin silüetini oluşturur. Uffizi Galerisi, Botticelli’nin “Venüs’ün Doğuşu”ndan Caravaggio’ya kadar uzanan koleksiyonuyla Avrupa’nın en önemli sanat merkezlerinden biridir. Ponte Vecchio, üzerindeki kuyumcu dükkânlarıyla ünlü, Arno Nehri’ni süsleyen tarihi bir köprüdür. Akşamüstü Michelangelo Tepesi’nden şehre bakmak ise gezinin en etkileyici anlarından biri olabilir.
Pisa deyince akla hemen gelen Eğik Kule, mimari bir hata sonucu oluşmuş ama zamanla dünya çapında simgeye dönüşmüştür. Ancak şehir sadece bu kuleyle sınırlı değil: Piazza dei Miracoli (Mucizeler Meydanı) içinde yer alan Pisa Katedrali ve Vaftizhane gibi yapılar da Romanesk mimarinin şaheserlerindendir. Şehir aynı zamanda köklü üniversitesi ve genç nüfusuyla enerjik bir atmosfere sahiptir.
Modanın ve tasarımın başkenti olan Milano, aynı zamanda tarihi dokusunu da koruyan modern bir metropoldür. Duomo di Milano, gotik mimarinin zirvesidir ve katedralin çatısına çıkarak tüm şehir panoramik olarak izlenebilir. Galleria Vittorio Emanuele II, lüks mağazaları ve cam kubbeli mimarisiyle alışveriş ve mimari tutkunlarını bir araya getirir. Sanatseverler için ise Santa Maria delle Grazie Kilisesi’ndeki Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” freski mutlaka görülmelidir.
Shakespeare’in ölümsüz aşk hikayesi “Romeo ve Juliet” ile özdeşleşen Verona, romantizmin başkentlerinden biridir. Juliet’in Evi, aşk dilekleriyle dolu duvarları ve meşhur balkonu ile ziyaretçi akınına uğrar. Verona Arena, Roma döneminden kalma etkileyici bir amfi tiyatro olup bugün hâlâ opera ve konser etkinliklerine ev sahipliği yapar. Şehir aynı zamanda dar sokakları, taş binaları ve renkli meydanlarıyla zamanın yavaş aktığı bir yer hissi verir.
Kanalları, gondolları ve taş köprüleriyle eşsiz bir atmosfere sahip olan Venedik, adeta su üzerinde yüzen bir şehir gibidir. San Marco Meydanı, kentin ana meydanıdır ve burada yer alan San Marco Bazilikası altın mozaikleriyle göz kamaştırır. Doge Sarayı, Venedik Cumhuriyeti’nin yönetim merkezi olarak uzun yıllar hizmet vermiştir. Rialto Köprüsü, kanal üzerindeki en eski ve en ünlü köprülerden biridir. Venedik sokaklarında kaybolmak, bilinçli bir turistin en güzel keyfi olabilir.
İtalya’nın kuzeyinde, Alpler’in eteğinde yer alan Como Gölü, hem doğal güzelliği hem de zarif kasabalarıyla tanınır. Bellagio, Varenna ve Menaggio gibi kasabalar tekneyle keşfedilebilir. Göl kenarında yürüyüş yapmak ya da küçük kafelerde kahve içmek, Como’nun huzur dolu atmosferini yaşamanın en keyifli yollarındandır. Ayrıca bölge, birçok ünlü ismin de yazlık evlerine ev sahipliği yapmaktadır.
Nice, Fransız Rivierası’nın kalbidir. Turkuaz denizle buluşan geniş kumsalları, Promenade des Anglais boyunca yürüyüş yapanları selamlar. Vieux Nice (Eski Nice), dar sokakları, çiçek pazarları ve Provençal mimarisiyle Güney Fransa’nın otantik yüzünü yansıtır. Sanatseverler için Matisse Müzesi ve Marc Chagall Ulusal Müzesi, sanatın izlerini şehrin her köşesine taşır. Akşamları sahilde gün batımını izlemek, bu şehirle vedalaşmanın en zarif yollarından biridir.
Dünya çapında ün kazanan Cannes Film Festivali ile tanınan bu şehir, kırmızı halıların şehri olmanın ötesinde tarihiyle de dikkat çeker. La Croisette Bulvarı, palmiye ağaçları altında uzanan şık yürüyüş yoludur. Le Suquet bölgesi ise Cannes’ın tarihi kalbidir; Arnavut kaldırımlı sokaklar, yerel restoranlar ve tepedeki panoramik manzarası ile keşfe değerdir.
Bağımsız bir prenslik olan Monaco, lüks yaşamın en sembolik merkezlerinden biridir. Monte Carlo Kumarhanesi, ihtişamıyla dikkat çekerken, Prenslik Sarayı ve Oşinografi Müzesi, şehrin kültürel derinliğini ortaya koyar. Formula 1 Monaco Grand Prix rotasında yürümek bile başlı başına etkileyici bir deneyimdir. Limandaki milyon dolarlık yatlar ise bu küçük ülkenin büyük yaşam tarzını gözler önüne serer.
Fransa’nın en eski şehirlerinden biri olan Marsilya, Akdeniz kültürünün çok yönlü bir yansımasıdır. Vieux-Port (Eski Liman), şehrin kalbi olup deniz mahsulleri restoranlarıyla doludur. Şehri kuşbakışı izlemek isteyenler için Notre-Dame de la Garde Bazilikası, dini olduğu kadar mimari anlamda da etkileyicidir. Doğa tutkunları için Calanques Milli Parkı, beyaz kayalıklar ve turkuaz koylardan oluşan doğa harikası bir bölgedir.
İtalya’da taze makarna, taş fırın pizzaları, tiramisu ve espresso; Fransa’da ise lavantalı tatlılar, kruvasan, yerel şaraplar ve deniz ürünleri sofraları süsler.
Fransa İtalya gezi rotasında bu eşsiz tatları yerinde deneyimlemek, turun en unutulmaz anlarından biri olur.
İzmir ve Manisa çıkışlı Avrupa turları, ulaşım, konaklama ve rehberlik gibi tüm detayları planlanmış olarak sunulur.
Gezenti Turizm, bu rotayı İtalya Güney Fransa 5 Ülke Turu adı altında profesyonelce sunmakta ve katılımcılarına rahat, güvenli ve kültürel açıdan zengin bir tatil deneyimi yaşatmaktadır.
Tura katılmak için ekstra bir hazırlık yapmadan, yalnızca valizinizi alıp yola çıkmanız yeterlidir.
2025 yılı, Avrupa’yı keşfetmek isteyenler için mükemmel bir yıl olacak. Hem uygun hava koşulları hem de erken rezervasyonla en uygun fiyatlara ulaşma şansı, bu turları daha cazip hale getiriyor.
Üstelik döviz kurlarının etkisini azaltmak için sunulan taksitli ödeme seçenekleri, bu rüyayı daha ulaşılabilir kılıyor.
İtalya ve Güney Fransa turu, sadece bir tatil değil; bir kültür, lezzet ve estetik yolculuğudur.
Gezenti Turizm farkıyla planlanan bu rotada, Akdeniz’in zarafetini yerinde yaşamak, 2025’te kendinize verebileceğiniz en özel hediyelerden biri olabilir.
Yola İzmir ve Manisa’dan çıkın, Avrupa’nın kalbine ulaşın.
